27 Ağu 2013

DİREN!!!!!

   Direniş... Ne anlamlı... Hayatın her alanında var aslında biz farkında değiliz.... Ben bu gün bir "satış temsilcisine" direndim mesela!!!!

  11 senedir ÖZGÜRCE DİRENiyorum çok mu :)))))

   Geçen zaman içinde Özgür hala nöbet geçiriyor.... Ketojenik diyete rağmen... Ketonları gayet iyi durumda ama bu arada farkettiğim ki kasım ayından beri diyetteyiz: Özgür'ün ketonları gayet iyi... Sabah akşam farkı normal hatta havuza girdiğinde spor yaptığında yani değişmiyor sabah akşam farkı normal....

   Cerrahpaşa metabolizma servisiyle görüşmeye başladım ki onlar İzmir'den daha insani koşullarla çocuğa keton ürettirmeyi sağlamaya çalışıyorlar... Nasıl beslediğn önemli değil zeytin yağıyla ya da fındık yağıyla ya da MCT OİL denen yağla fark etmiyor.... Amaç keton ürettirebilmek... Üstelik 7 ve üstü değil 3--4 yetiyor hem de metabolizmayı yıkmıyor....

   Küçücük çocuklarda kötü kollesterol tavan yapmıyor mesela yani nöbet durduracağım derken metabolizmayı yıkmıyorsunuz.....

     Benzinli otomobile tüp taktırmak gibi motorun devri düşüyor tabi.... Onu desteklemek lazım desteklemezsen sorunlar ortaya çıkıyor... Dolayısıyla sınırlı olmak kaydıyla vücudun istediği bazı şeyleri karşılamak zorundayız....

  AMA dışarıdan sporcular dışında kimsenin duymadığı  bilmediği şeylerle değil.... Misal GABA, misal TAURİN, misal SELENYUM, misal KARNİTİN misal MELATONİN  ....

  Bunlar sağlıklı!!!! spor adamlarının performans arttırıcı kullandığı ilaçlar evet ilaç kategorisindeler ve çoğo nöbet yapıyor... Biz nöbetlerden kurtulabilmeye çabalarken gerekli mi bu????

  O yüzden iddia ediyorum ki: KETOJENİK DİYET nörologlar tarafından değil metabolizmacılar tarafından yürütülmelidir....

  Çünkü yaptığınız benzinle çalışan arabaya hayır otogazla çalışacaksın demekten başka bir şey değil dolayısıyla sizin yetkili servis dışında birilerine ihtiyacınız var!!!! O mekanizmanın işleyişine kafa yormuş mehmet ustaya mesela!!!! İşte o yüzden ketojenik diyeti nörolog değil metabolizma yapmalı ve nörolojiye danışarak yapmalı....

   Bir sürü ilaç vardı... Ve iki ayrı doktor... İlki A'yı B'yi C'yi kullanacaksın dedi bizi diğerine yolladı....  Diğeri diyet yap böyle yapılır amaaaaaaa A olur B ehhhhh ama C'yi bırak dedi.... İlki bana sormadan niye bıraktın dedi.... Diğerinin diyetle ilişkisini biliyorsa arap olsun!!!!

   Yine arada kalan... zarar gören... itilen hasta yakını ben.... bir de boşu boşuna ilaç alan... sersem olan... zarar gören benim çocuğum!!!!

   Bugünlerde kimse kimseyi düşman tarafa(!) yedirmiyor.... Ben niye yedireyim kendi çocuğumu size ya!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

MERHABA YİNE BEN... YİNE BİZ...

    Mayıs sonuydu... Yaşadığımız çevre şişli-beyoğlu-beşiktaş... Yaşayamamaya başladık... Tepkilendik!!! Tepildik!!! Anlatamazdım Özgür'ü onlara... Ne işi vardı çocuğun dediler bile 14 yaşında yoğunbakımdan hala çıkamayan Berkin'e... Özgür'üme acırlar mıydı ki????

   Kaçırdım çocukları mecburen... Haziran ortalarıydı direniş ofisin kapısına kadar gelip dayanmıştı... Ve benim en büyük korkum biber gazına maruz kalmış Özgür'dü...

   Yapamadım kalamadım!!!

   Anlatmak istediğim o çocuklar bizim çocuklarımız... Ali İsmail, Ethem, Mehmet, Abdullah, İrfan... Özgür'üm gibi... Yaşım yeter mi bilmem ama kardeşlerim en azından.....

   Benim kardeşim de Epilepsi hastasıydı... Hepi topu dört yaş aramız var ben büyüğüm... Onun da onlarca nöbetine ŞAHİT! olmak zorunda kaldım ki, bu gidiş-gelişler bile çok acıtıyor... İşte o yüzden en çok #kardeşimsinaliismail ... Ona yapılanın gerçekten hesabı verilemeyecek ne bu dünyada ne de "öbür dünyalarında" onların!!!

  Ben daha yazacağım... Ama Özgür'e dönmem gerek... O yüzden yeni bir başlık açmalıyım... Yine.... Yeni... Yeniden... Özgür'ün yolculuğuna geri dönmeliyim.... Özgürce yaşamak'a geri dönmeliyim....