1 Kas 2014

ONİKİNCİ "1 KASIM" ..............

  Bugün Özgür'ümün doğum günü... Ve geçenlerde öğrendiğim bir gerçek... "Hastalık şanssızlık eseri Özgür'de oluşmuş bir durum..." Bir gen doktoru daha bulduk çıkan sonuç bu...

  ŞANSSIZLIK...

  O sonuç geldiğinden beri bakıyorum Özgür'e ve kafamda çınlıyor bu kelime: "ŞANS" ve "ŞANSSIZLIK"

  Anlamını yitirdi bildiğiniz... Halbuki önceden ne bileyim ailelerimizde var epilepsi öyküsü vesaire diye avutuyor muydum kendimi sanki....

  Nedir Özgür'ün kusuru ayıbı ya da neyse nedir onu seçen bu piyango... Neden benim çocuğum... Neden biz!!!!



  Hayat seçimlerden ibaret... Şu an nerede olduğunuz, ne yaptığınız, nasıl yaşadığınız, ne hissettiğiniz hepsi hepsi kendi seçiminiz....

  Ya bizi seçen ne??? Basit bir şanssızlık mı 12 yıldan altı ay eksik yaşadığımız... Basit bir şanssızlık mı İstanbul'da yatmadığımız hastane kalmaması... Basit bir şanssızlık mı 12 yıldır bölünen uykular... Basit bir şanssızlık mı bu mu yani???

  Bu şanssızlığı 12 yıldır yaşarmışız, bizden zannedermişiz, sonra bir gün doktorun biri çıkıverir ve şanssızlık deyiverirmiş..........

  Basit bir şanssızlıkmış bizi birbirimize bağlayan... Basit bir şanssızlıkmış bize karşılıksız katıksız sevgiyi gösteren... Basit bir şanssızlıkmış bize yaşamak inadının ta kendisiyle yüz yüze getiren!!!

  O basit şanssızlık çok şey öğretti bana... Hala da öğretiyor ölene kadar da öğretecek!!!!

  Bakmanın görmek olmadığını mesela....

  Yaşamak inadının ne kadar kuvvetli olduğunu mesela...

  Önemli olanın akademik değil duygusal zeka olduğunu mesela...

  Daha bir sürü şey yaz yaz bitmez....

  Hep duyduğum, sık duyduğum "Biz seni anlayamayız ki anlamaya yaklaşmaya çalışıyoruz sadece" cümleleri insanlardan...

  Ben sizin beni anlamanızı istemiyorum ki zaten... Benim istediğim aslında Özgür'ün anlaşılması... Özgürce yaşamak'ın ne demek olduğunun anlaşılması.... Gün olup bu dünyadan elimi eteğimi çektiğimde Özgür'ümün mutlu olmaya devam edebilmesi...

  Bu da bu karanlık günlerde sanırım zor :(

  Bir oyuncumun benzer bir kızı var "Bir nsan nasıl başka bir insanı öldürebilir ki" diyormuş... Anlamıyormuş.... Anlamadığı için de en hafif tabiriyle adları "farklı gelişen" oluyor bu çocukların...

  Onlar "farklı gelişen" peki biz neyiz acaba??? Ben de bunu anlamıyorum....

  Çocuklarımız maalesef bizim kopyamız oluyor... Maalesef diyorum çünkü ailelerin arazlarının hepsini dikkatle bakarsanız teker teker sergiliyorlar... O yüzden çok değerliler, o yüzden bugün burada ve bu haldeyiz...

  Farklı gelişsin ya da "normal" gelişsin ayna gibi seyrediyoruz kendimizi onların tavırlarında...

  Neyse konumuz bu değil şimdi...

  12 yıldır dediğim gibi iyi ki doğurmuşum ben bu küçük şanssızlığımı... Zira başka türlü bugünüme eremez böyle bir insan olamazdım... Ruhuma attığı çentikleri seviyorum... Özgür'ü seviyorum....

1 yorum:

ilknur dedi ki...

Özlem hanım bloğunuzdaki tüm yazıları okudum. Uzun zamandır yeni bir yazı bekliyordum. Özgür'ün doğum gününde geldi. Aslınfa biraz da merak ediyorum bir gelişme olup olmadığını. 15 aylık bir oğlum var. Aynı hastalıkla savaşıyoruz. Biz daha yolun başındayız tabii. Allah bizlere bol sabır versin. Yavrularımıza da sağlık ve mutluluk.