1 Kas 2017

OLMASAYDIN... OL'MAZDIM...


Bugün Özgür'ümün doğum günü... 15'inde bir "genç kız" o şimdi....

Bunu düşündüğümde aklıma gelen geçen Temmuz'da benim doğum gününde hazırladığı hediyenin resmi bu... Bazı annelere büyük ikramiye çıkmış piyango bileti hediye etseniz yukarıdaki çalışma kadar kıymet vermez bilete....

Yaparlarken görmedim ama hayal edebiliyorum o güzel ellerini... İlaçların ağırlığı yüzünden sürekli titremelerine rağmen, kalemi tutuşunu, yazmak istediklerini hece hece kağıda döküşünü... Belki başkalarının çocukları 3 dakikada yazar böyle bir şeyi ya da gerek bile duymaz öper geçer annedir ne de olsa ona öpücük yeter... Benim kızım bir saat uğraşmıştır bununla o titreyen parmakları zorlanmıştır belki...

Özgür'ün elleri çok güzeldir... Ailede en güzel el ona aittir... Ne benimkiler gibi kaba, kısa ve küt parmaklı ne de babasınınkiler gibi ayası büyük ve kalın parmaklı oldu elleri... Çok narindir elleri Özgür'ün... Parmakları ince ve uzundur... Ateşlendiğinde buz gibi ve bembeyaz olur elleri bizansın mermer heykelleri gibi, avuçları terler hastayken, nöbet geçirirken kasılır yumruk olur bazen, bazen de ters döner ama yine de bozulmaz hep "huzur" kokar, hele beni tuttuğunda "güven" kokar, yazı yazarken "çaba" kokar, saçını düzeltirken "nazenin" kokar, yapboz oynarken "bütünü görme - bir olma" kokar,sarıldığında "aşk" kokar, "fütursuz sevgi" kokar elleri Özgür'ün... O eller ki defalarca delindi hastanelerde iğnelerle, damarları patladı ilaçlardan, yaralandı sökmesin hortumu diye defalarca sarılan bantlardan ama bozulmadı elleri Özgür'ün, tıpkı içindeki melek gibi saf ve temiz kaldı... O eller ki emek emek, ilmek ilmek bugünkü ben'i yarattı...

İşte o melek 2002 1 Kasım'ında geldi ve bana "OL" dedi... Önce anlamadım... Altı ay sonra bir daha "OL" dedi... Yine anlamadım... Bazen kafama almam bazı şeyleri zor oluyor... Geçtiğimiz 15 sene boyunca bu melek bana sürekli "OL" diyor... Henüz olabilmiş değilim... Çabalıyorum ama....

Bildiğimi sandığım bütün doğruların altını üstüne getiren... Sonra da belki "alt" "üst"ten daha iyidir deme olgunluğuna erdiren bir melek geldi evimize 15 sene önce... İçimdeki dizginlenmez vahşi hayvanı ev kedisine çevirdi... Sadece benim değil, babasının, ablasının ve hayatının herhangi bir evresinde onun yakınına gelen bir şekilde onunla temas eden herkesin içinde birşeyler değiştirmiştir iyiye, güzele doğru Özgür... 

Özgür... Adıyla müsemma... Özgür.... Duran....

Özgür'ün gözleri çok güzeldir... Rengi ya da biçiminden bahsetmiyorum, gerçi onlar da tabi ki güzel ama bakışlarındaki anlamdır asıl gözlerini güzel kılan... O gözlerde yaşama inadı görürsünüz, ışıl ışıl sevgi görürsünüz, saflık, temizlik görürsünüz, baktıkça melek görürsünüz, bu dünyaya ait olamayacak kadar "temiz" kalmış bir şey görürsünüz kaldı ki o gözlere bakamayan insanlar varken etrafta, bu şansın bize verilmiş olmasına anlam veremem bazen... İş yerindeki sorunlardan boğulduğumda ya da başka bir sıkıntım olduğunda gider kızımın gözlerine bakar temizlenirim... Sarılırım ona arınırım... Bebek poposu gibi yumuşacık yanağından öper sakinleşir, dinlenirim.... Ve hiç bir zaman reddetmez Özgür sizi sevme ihtimalini... O kadar ki yanına gider "gel seveyim" deriz ve "ooo canıııımmm" nidalarıyla açar bize gül kucağını hemen....

Cengaverdir benim Özgür'üm... Doktorların, öğretmenlerin yapamaz dedikleri her şeyi o tatlı inadıyla çözmüştür ve "engel" denen kelimenin aslında onların kafasında olduğu gerçeğini yüzlerine vurmuştur ama acıtmadan, tatlı tatlı utandırmıştır, karşısına çıkan her engeli aşmıştır ki engel bile utanmıştır Özgür'ün karşısında olmaktan...

Nöbetleri yüzünden gitmek zorunda kaldığı ve korktuğunu söylediği yerden aramıza döndüğü ilk an bile gülüşünü esirgemez bizden... Ağladığımı görse yanıma gelir, gözyaşlarımı toplar tek tek döküldükleri yerden... Kendisi ağlasa getirir göz yaşlarını bana sildirir... Sonra da "ağlamıyoruz gülüyoruz" nidalarıyla gülmeye güldürmeye çalışır.... Hep başarır ama bunu....

Çocuk dediğin annesinin karnında 9 ay geçirir sonra ilk kopuş yaşanır... Doğum... Gerçi insan evladı bir süre daha kopmaz anneden tam olarak... Bir kaç yıl yine o bağlar sağlam durur yerinde... Sonra büyür çocuk, büyüdükçe kirlenir, kirlendikçe uzaklaşır, uzaklaştıkça başka bir insana evrilir, başka başka yüzler edinir insan ama hep cebinde saklar annesine göstereceği yüzünü... İşte Özgür'de farklı olan, onda tek bir yüz var başka başka yüzlere ihtiyacı yok, bütün saflığıyla ve güzelliğiyle karşınızda duruyor, baktığınızda gözlerinizi kamaştıracak kadar ışıl ışıl ama salt Özgür... Kir, leke tutmayan özgür ruh....

O bizim "sevgi kelebeğimiz" ve senede sadece bir gün (bugün) değil, her gün teşekkür ederiz Özgür'e aile olarak bizi seçtiği için, bize seninle birlikte büyüme ve ol'ma şansı verdiğin için... Hep bizimle ol Özgür'üm içindeki o bizi de aydınlatan ışığın hiç sönmesin, hep mutlu ol yavrum, sağlıklı ol...

Hiç yorum yok: