1 Kas 2010

ÖZGÜR'ÜN DOĞDUĞU GÜN

İlkin, öğretmenine söyledik bugün Özgür'ün doğum günü olduğunu, derste pasta boyadılar beraber... Eve dönerken durağa kadar ona iyi ki doğdun Özgür şarkısı söyledik... Yaklaştığımızda yemekte ne istediğini sorduk menüyü verdi... Hazırladık, güzelce yedi, babası pasta almış ona, ablası defter almış hediye olarak... Pastanın mumlarını daha yakmadan, üfleyeceğim diye tutturdu... Karşı daireden dört yaşındaki kuzeni Deniz'i de çağırdık, üfledi en sonunda pastasını, rahatladı :) Oynadılar sonra beraber, mutluydu... Bu da bize yetti...

Yetinmeyi öğreniyor mu insan? Öğrenmek zorunda kalıyor demek daha doğru... Yaşıtlarının yaptıklarına takılıp kalmaktansa, yapabildikleriyle mutlu olmak ve mutlu olmasını sağlamak gerekiyor...

Kuzen Deniz'in annesi de farklı gelişen çocuklarla çalışan bir öğretmen, kendi öğrencilerini anlattı biraz, Özgür'ün farklı bir yerde olduğunu da söyledi tekrar...

Farkındayım zaten ama insanın yüreğinin burkulmasını önlemiyor ki... Önleyemiyor... Ona her baktığımda "sağlıklı olsaydı nasıl bir çocuk olurdu?" düşüncesi geçiyor yüreğimden... Beynimden, aklımdan değil yüreğimden geçiyor ve maalesef yakıp geçiyor... Boğazımda yutkunamadığım bir yumru duruyor sekiz senedir... O yumrunun bu kadar uzun süredir orada olması, değiştiriyor beni de ister istemez...

Çok uslandım mesela... Eskiden yolda bir kavga görsem, haklı gördüğümün tarafından karışıverirdim kavgaya, kaçıyorum artık, o kadar anlamsız geliyor ki çünkü... Hayatta asıl olanı kaçıran, es geçen o kadar çok insan var ki... Onları geçip giderken, düşündüğüm tek şey; hayatın herkesi bir şekilde tokatlayıp kendine getirdiği oluyor...
Hayat mutlaka bir gün, bir yerde, bir şekilde tokatlıyor insanı ve kendine getiriyor... 'Sıramı savdım ben' diye düşünürken, ikincisini yiyiveriyorsunuz çünkü akıllanmayana, inat edene tekrar vurmaktan da çekinmiyor asla...

Ben şimdiye kadar üç kere yedim, akıllanmışımdır artık diye umuyorum :)

1 yorum:

Fuat Akyol dedi ki...

Şiirlere konu olan "bebelerin uykuları" benim çocuğuma hiç uğramadı!!!!!!Bu söz bana biraz dokundu,belki bende yıllarca buna benzer bir nöbet durumunu babamdan görmüş olmanın karmaşık duygularından ötürü etkilendim ama sanırım biz böyle sınandık veyahut halen sınanıyoruz.

İşin dışından biri olsaydım asla yorum yapmazdım ama buna dert ortaklığımı denir kaderdaşmı bilemem ama tabiki seçim şansımız olsaydı asla bunu seçmezdik sanırım.Bazen bu ve bununla mukayese dahi olamayacak fakat yine içerisinde dert keder karmaşa vs içeren konularla karşılaşınca hep arkamı dönüp kaçmayı konuşmamayı tercih ederim ama madem bizbizeyiz madem bizler birer bireyiz madem kimseler istemesede görmezdende gelse bizler kıymetliyiz o halde biz buradayız duruşumuzla yaşayışımızla mücadelemizle iyiki biz bizleriz,allah herkese dayanabileceği kadar dert verirmiş derler ne yapalım buda bizim kudretimiz ve dirayetimizden olsa gerek,özgür,yağmur,uğur ve diğerleri iyikide varlar sevdikleri için ve rabbim yokluklarını göstermesin.