9 Tem 2010

BİRAZ BİLGİ VERMEK ZORUNDA HİSSEDİYORUM...

Gerçi yine de öncelikle bazı açıklamalar yapmak gerekebilir, bunu da yaşananları daha net anlatabilmek adına yapmak zorunda hissediyorum kendimi…
Epilepsi yani Sara hastalığı beyin dalgalarının "normal" işleyişinin bir süreliğine bozulmasıdır... Kısa devre gibi düşünün, ister istemez sigortalar atıyor yani bir süreliğine de olsa... Epilepsi hastalarının neredeyse tamamının anti-epileptik ilaç kullanma zorunluluğu vardır. Bu ilaçlar beyinde nöbet geçirdiği varsayılan bölgenin – çoğunlukla bulamazlar tam noktayı – etrafını duvar gibi örerek beynin kalan bölgeleriyle iletişimini kestiği ve bu yolla nöbet olasılığını ortadan kaldırdığı düşünülür… Tabi bu ilaçlar bunu yaparken en masumunun bile türlü yan etkisi olması kaçınılmazdır… İlaçların kana karıştıktan sonra beyin zarını geçecek ve beyne ulaşacak kadar agresif olması gerekliliği, en masumunun bile aslında masum olmadığının olamadığının kanıtıdır… Bunun için de kanda sürekli düşmemecesine belli bir düzeyde dolaşması için saatli alınmalı ve kesinlikle aksatılmamalıdır… 
Bu yan etkiler çok çeşitlidir… Kimisi algı düzeyini düşürür, hep 3 bira içmiş gibi gezersiniz, kimi böbrek fonksiyonlarıyla oynar, çişinizi tutamazsınız, kimi terlemeyi engeller, kimi karaciğeri bozar, kimi nöbeti keseceği yerde aksine nöbet yapar,  kimi görmeyi at gözlüğü takılmış gibi olacak şekilde bozar  – panoramik göremez hasta- bunlar bazıları hele de ikili üçlü kombinasyonlarda denendiği zaman bu yan etkilerin katlanarak çoğaldığını da görebiliriz… 
Denendiği dedim dikkat ederseniz çünkü başlanan hiçbir ilacın ne nöbet kesip kesmeyeceğini ne de yan etkilerini baştan bilemez doktorlar… Nöbet geçirenin yakınlarının nöbet şeklini tarif etmesiyle piyasada olan 30–35 çeşit ilaçtan ancak bir ya da iki tanesi elenebilir… Hele ki ilaca dirençli denen bir çeşidi vardır ki bu durumda bu ilaçların önce tek tek, olmadı ikişerli, olmadı üçerli kombinasyonlar halinde denenir ilaçlar… 
Özgür, bunu yazmam gerektiğini düşündüğüm bugün beşli kombinasyon halinde kullanıyor bu ilaçları ve azaltma çabalarımızın hiçbiri sonuç vermiyor… Ülkedeki ilaçların hiçbirinden yarar görülmezse yurtdışından kaçak ilaç bile getirtilebilir ki bunlardan da yarar görme ihtimali çok değildir aslında… Hastanın tek ilaçtan yarar görme ihtimali yüzde doksanlarda iken ikinci ilaç başlanmak zorunda kalındığında bu oran yüzde elliye düşer ki üçüncü ilaçtan sonrası bu oran sadece ve sadece yüzde beştir…
Dirençli nöbetlerde öncelikle hasta nöroşirurji bölümüne gönderilir. Burada beyin cerrahları tarafından tekrar muayene edilir MR çekilir... MR'ın çeşitli Tesla değerleri vardır... Şu an ülkemizde bulunan hastanelerin genelinde kullanılan MR cihazları yeterli Tesla değerinde değildir... Bulunabilen cihazlar arasında en iyisi ise ince kesitli ve 3 Tesla ayarında MR çekebilen makinedir ki biz ararken İstanbul'da bir özel hastanede ve Ankara'da bir üniversite hastanesinde vardı... 


Bir şeyler bulabilsinler diye dua ettiğimi hatırlıyorum her seferinde...


Her seferinde çünkü Özgür'ün dört adet MR'ı var...


Bir şey yakaladıklarında beyinde, fonksiyonel MR dedikleri aşamaya geçiyorlar ki bu da hastanın kafası sorunlu olduğunu düşündükleri yerden açılıyor, direk beyinin o bölgesine elektrotlar batırılıyor, çeşitli uyaranlarla bölgenin çalışması sağlanıyor ve en az hasarla sorunlu bölge kesip çıkartılıyor... 


Beyninin dört ayrı lobundan çeşitli zamanlarda ameliyat olmak zorunda kalmış bir mucize çocuk daha tanıyorum mesela... Her ameliyattan önce doktorlar açacakları bölgenin işlevlerini kaybedeceğini söylüyorlardı annesine ama o çocuk her savaştan hasarlı da olsa çıktı bir şekilde... Kör olacak dediler gördü, sakat kalacak ,  sol tarafı felç olacak dediler, yürüdü aksayarak ta olsa... Adıyla müsemma cengaver Mert...


Konu dağılıyor tabii... Anlatacak şey çok, zaman yaşananlar yüzünden mi yoksa gerçekten uzun olduğu için mi bilemiyorum ama bu kadar şeyi nasıl bir sıraya sokmam gerektiğini bulamıyorum...


Bu noktada koyveriyorum gitsin :)

1 yorum:

ismail pelit dedi ki...

blogunuzda yazılanları okuyunca aklıma yıllar önce yaşadıklarım geldi.

sürekli bayılıyordum, epilepsi teşhisi kondu önce, iki seneye yakın ilaç kullandım. sonra da epilepsi değilsin dendi. bir yığın grafik, tahlil... kalın bir dosya, hastanelerde geçirilen geçmek bilmeyen zamanlar, en çok annemin durumuna üzülürdüm, onun üzgün bir anne olarak başımda bulunmasından rahatsız olurdum. hastalığın verdiği rahatsızlığa ek olarak insanlara verdiğim rahatsızlıkla yorulurdum... allah size, yavrunuza kolaylık versin, şifa versin, amin.