8 Tem 2010

KUZGUNA YAVRUSU - MUDUR NEDİR?

Onu ilk fark ettiğimde şehirler arası bir yolda ilerleyen bir arabanın şöförüydüm. Yol uzundu bitmeyecekmiş hissi veriyordu insana. Direksiyonu bıraksam araba dümdüz varacaktı menzile de menzil gözükmek bilmiyordu bir türlü. Yol sürekli bir o yana bir bu yana kıvrılıp duruyordu, üstelik karşıdan gelen bir şerit daha vardı sanki yol çok genişmiş gibi. İki arabanın yan yana ancak geçebileceği darlıkta ve yılan gibi kıvır kıvır bir yoldu işte azami dikkatle sürmek gerekiyordu ama bir türlü toparlayamıyordum o dikkati, içimde bir şeyin beni güçsüz düşürdüğünü, uykuya meylettiğini, içimi söndürmeye başladığını hissediyordum ama anlam veremiyordum, sebep yoktu çünkü. 
Mali bir bataktan büyük bir başarıyla çıkmıştık, dünyalar güzeli dört yaşında bir kızım vardı, ailem ve arkadaşlarım ve eşimle aram iyiydi peki neydi beni kuyulara atan durup dururken. "Hamilelik depresyonu" diye bir şey var mı bilmem, her şeyin depresyonu var hemen hemen bununda vardır herhalde ama "o" değildi! Bu başka bir şeydi, anlamıştım sanki içimde büyüyen uzunca zamanlar boyunca hem kendinin hem de benim hayatımı acılara boğacaktı. O yüzden bakakaldım eve varır varmaz alıp yaptığım teste. Eşim çok severdi çocukları, söylemeden burada halletse miydim acaba? O’na hazır değildim, ben kendine bakamazken zaten bir kızım vardı ikinci bir cana sahip olmak ya da aslında ikinci bir canın sana sahip olması… 
Çocuğu olmayan bilemez, en beter aşk sancısından daha beterdir yolda koştururken düşüp dizini kanatması bile evladınızın. Nerde kaldı ki 6 aylıktan itibaren periyodik hastane yatışları, sürekli alınan kanlar (hele damar bulamazlarsa ya da hemşire acemiyse daha beter) EEG’ler, MR’ler, sık kapılan enfeksiyonlar, nezleyle griple atlatılacak yerde zatürre olmalar, düşmeyen ateşler, yetmeyen bakteriler yanında bulaşmış virüsler, altıncı hastalık, uçuk virüsü, kızamık, suçiçeği aşılara ve hepsini epilepsi hastalarına özel olanlarından getirtilmesine rağmen yakalanılan virüsler… Her ateşlenmede artan durmayan nöbetler, zaten normalde durmayan nöbetler. Sürekli değiştirilen ilaçlar (birini yükseltirken diğerini düşersiniz buraya kadar her şey iyidir fakat yeni girdiğiniz ilacın nöbet arttırma ihtimali vardır durduracak yerde). Ulaşılamayan doktorlar; cep numaralarını vermeye yanaşmazlar, muayenehanede ya da hastanede durmazlar, ya konferansta ya tatildedirler, geldiklerinde hastayı hatırlamazlar, göz ucuyla bakıp yollarlar, her bir buluşmada hastalığı başından tekrarlamak zorunda bile kalabilirsiniz hatırlatmak amacıyla, kısa bir özet hazırlarsınız kafanızda mecburen, sıkılırlar çünkü. Bir süre sonra bir de bakarsınız ki sizde jargonu kapmış onlar gibi konuşuyorsunuz.

"Altı aylıkken febril konvüsyon sonrasında ateşli ateşsiz jeneralize tonik- klonik nöbetleri olmuş hastanın, ilaca dirençli border line drawet sendromu düşündüren belirtileri var. Sodyum Valproat, Karbamazepin,…… denenmiş, sonuç alınamamış şu anda 5 çeşit preparat kullanıyor….." Ve saire vesaire …

Beni doktor zanneden o kadar çok doktorla karşılaştım ki inanamazsınız …

Neyse diyordum ki düşüp dizini kanatsa bile kanar yüreğiniz, kızımın göğsüne pil taktklarında ve boynundaki bir sinire bağladıklarında, aylarca göğsüm ve boynum acıdı benim sanki beni kesmişler fakat dikmeyi unutmuşlar gibi… Gelmem gereken nokta şu ki herkes dünyaya getirdiğiyle ne yapıp edip gurur duyabiliyor, nasıl bir insan olduğu bile önemli olmuyor çok zaman...


İlerde de sağlamasını yapabileceğiniz üzere ben sadece kızım olduğu için değil tam bir cengaver olduğu için açtım bu sayfayı ve yazıyorum:


Özgür Duran gerçekten çok özel biri :)

Hiç yorum yok: