14 Tem 2010

DOKTORLAR VE BİZ(!)

Doktorlarla iyi anlaşmak ZORUNDASINIZDIR... 
Başka ülkelerde bu nasıldır bilmiyorum, sadece bir ara Özgür'ü Almanya'da bir kliniğe yatırma düşüncemiz oldu, ondan da çeşitli sebeplerle vazgeçtik, "mucize" beklemememiz söylenmişti, o güne kadar yapılan her şeyin yok sayılacağı söylenmişti ve en önemlisi belki de kırk bin euro'ya mal olacağı söylenmişti, daha da sayabileceğim bir sürü şey....


Bu ülkede hasta yakını olarak siz aptal olmalısınız, değilseniz bile öyle davranmalısınız, çok karışan hastayı veya yakınını sevmezler. Çok ağır şeyler yazmak istemiyorum aslında ama daha önce de yazdığım gibi, beni doktor zannedip tıp terimleriyle konuşan çok doktor oldu, doktor olmadığımı anlayınca bozulan doktor da oldu, hatta bir tanesi bütün nezaketiyle "zor bir hasta"nın yanı sıra "zor bir hasta yakını" olduğumu bile söyledi. Onlar da zor şartlarda çalışıyorlar (!) aslında. Muayenehanelerine yeterince zaman ayıramıyorlar mesela, bilimsel gelişmelere bakmaları gerekirken (!)  normalde üç yüz liraya teşhis koyacakları hastaya devlet hastanelerinde bedava bakmak zorunda kalıyorlar. Vakitleri yok dinlenmeye, sabah yedide devlet hastanesinde viziteye çıkıp, öğlen bire muayenehanelerine yetişmek zorundalar, bu arada sıra numarası gelmiş üç yüzlere, olsun öğlene kadar durmak zorunda kaç hasta bakabilirse, o da insan değil mi ya! Acemiliğini attığı, staj(!) yaptığı bu devlet hastanesine normalde bir gönül borcu yok...


Özgür'ün her gün verdiği kanlar temiz geliyordu. Çiş testi bile yaptılar, genlerdeki arızalardan birinin belirtisiymiş, üç gün saatli bardağa işettik, açken, tokken, yeni uyandığında, uyumak üzereyken... Temizdi....


Acilden sürekli çocuklar geliyordu koğuşa çünkü başka yer yoktu... Yüksek ateşten havale geçiren her çocuk geliyordu halbuki "havale" ile "epilepsi" başka şeylerdi... Yüksek ateşten havale geçiren her çocuk geliyordu, onlarla birlikte enfeksiyonları da geliyordu koğuşa... 


Özgür mesane kontrolünü 12 aylıkken halletmiş bir çocuktu, ablası Yağmur'da bile bu kadar kolay olmamıştı bu fakat vücudunun her bir tarafında iğne deliği olan çocuğumu o pis tuvaletlere götürmek istemiyordum, dolayısıyla mecburen bez bağlıyordum. 


Acilden gelenler şaşkın olurlar, hapisaneye girer gibi, çünkü "koğuş ağası" her yerde vardır :)


Özgür'ün bezini eldivenle değiştiriyordum çünkü tektim ve çocuğum yataktan rahatlıkla inebiliyordu... Bu orada nimet sayılıyordu... Bir gün önce menenjitli bir çocuğu yapılacak bir şey kalmadı diyerek taburcu etmişlerdi, kim gelir diye toto oynuyorduk diğer annelerle... Gece ben bez değiştirirken gelmeleri, koca'nın anında dışarı atılması yeterince germiş olacak ki kadıncağızı, benim eldivene sardığım bezi yere koymama alındı... Tartışmayı bitirmeye kalmadan çocuğu kusmaya başladı, piyango yine bize vurmuştu çünkü çocuk acilden "rota virüs" getirmişti... O kadar ilginç bir virüstür ki "rota" 3 gün kusar, sıçar, yanar çocuk, sonra anneye bulaştırır, baba, (varsa) kardeş derken hadi baştan, döner durur yakınındakilerde, temizlenmez uzun süre... Tabi ki çocuğa "rota" denmedi zamanında ve bütün koğuş bilmeden bunu 3 gün geçirdik....


Özgür'ün bezini 3 gün gösterecek doktor aradım ben...


- Beze bakmalısınız...
-Neden?
-Kakası garip...
-Kan var mı? 
-Hayır...
-Sümük var mı?
-Hayır ama normal kokmuyor bir tahlil?....
-O zaman bir şey yok annesi!


"Annesi" konusuna sonra geleceğim...
Bakmadılar beze, virüs yayıldı koğuşa, Özgür hiç derdimiz yokken bir de ateşlendi...
ŞAPKA ÇOK YAKIŞIR KIZIMA :)




İlaç veremiyoruz, verdirmiyorlar, gereksiz buluyorlar, testi de yapmıyorlar, bu intern doktorlar ayrı bir alem zaten. Bir gece imza verip çıkartıyoruz Özgür'ü, giderken de odanın dezenfekte edildiğinden emin olmaya çalışıyoruz, her zaman gittiğimiz özel hastaneye kakasını götürüyor babası, biz evde bekliyoruz, testin pozitif çıktığı saat içinde ateş fırlıyor, yapacak tek iyi şeyin araştırma yapılan hastaneye dönmek olduğuna karar verip, d ö n ü y o r u z ....


Çaktırmadan çantaya yedek ateş düşürücü ve antibiyotik zulaladığımı hatırlıyorum...


Rota, virüs hastalığıdır. Tedavisi yoktur zaten virüs bünyeyi 2-3 günde terk eder, sonrasında da vücut onu kodlar, antikorlar üretir, bir daha yakalanmazsınız ya da anlamadan geçer gider, hazırlıklıdır çünkü ... Fakaaaat! nadiren rota virüs gider ayak ciğerlere sirayet eder ki  bünyeye bağlı olarak üst solunum yolu enfeksiyonundan, bronşite kadar Allah ne verdiyse....







Hiç yorum yok: